Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

16 Aralık 2014 Salı

Alkali Beslenme İle Sağlıklı Yaşam

                                         

PH nedir?

Bir maddenin asit veya alkali değerini belirlemek için kullanılan ölçüye Ph   (potansiyel hidrojen) denir. Ph cetveli 0-14 arasındadır. 0 aşırı asitli, 14 ise aşırı alkali anlamına gelir.Ne asit  ne alkali, yani nötr maddeler 7 ph derecesindedir. Bedenimiz yaşam boyu her an kanın ph derecesini 7,35 - 7,45 seviyesinde  tutmaya çalışır.Sedef,egzama gibi iltihaplı hastalıklar, asitli ortamları severken, bazı mantar türleri de düşük ph derecesinde ürerler.

         
Kanser bir organı oluşturan hücrelerin kontrolsüz ve anormal şekilde çoğalması, çoğalan hücrelerin çevresindeki doku ve organlara zarar vermesi veya onları yok etmesidir. Kanserle ilgili yapılan çalışmalar, bazı kanser hücrelerinin asit ortamında geliştiklerini, kanın alkali içeriğininse bu hücrelerin büyümelerini ve yayılmalarını engellediğini göstermiştir. Labaratuar deneyleri, alkali bir ortamla çevrelenmiş kanser hücreleri üzerinde kemoterapinin daha etkili olduğunu kanıtlamıştır. Bir molekül ne kadar hidrojen içerirse o kadar asidik, ne kadar oksijen içerirse o kadar alkalidir. Kanser hücreleri oksijen bakımından zengin ortamlarda yaşayamazlar. Bu sebeple kan ve dokular oksijenden yana ne derece zengin ise, toksinler de o derece etkili yok edilir. Alkali hücreler asidik olanlara göre 20 kat fazla oksijen tutabilme yeteneğine sahiptir. Böylece kanserli  dokuların alkali  ortamda büyümesi engellenir. Kanın asit oranı yükseldiğinde ise, vücut bu fazla asidi dokulara göndererek asit fazlasını dengeler. Artan kan asidi seviyesi, reflü, kabızlık gibi bir takım metabolik hastalıkların başlıca sebebidir.


Alkali odaklı bir beslenmenin düzenli olarak uygulanması, asitlerin tamamen vücuttan atılmasını ve kanser başta olmak üzere pek çok hastalıkla mücadele edilecek ortamın yaratılmasını sağlayabilir.

Alkali beslenmenin ilk adımında vücudumuzun %75 'ini oluşturan, yaşam kaynağı "Su" dur. Bizim için bu kadar yaşamsal  bir maddeyi nasıl tükettiğimiz oldukça önemlidir. İdeal bir içme suyunun ph değerinin 7,5 - 8,5 aralığında olması gerekir. Suda çözünmüş halde bulunan magnezyum, kalsiyum, potasyum gibi bileşiklerin toplamına "suyun sertliği" denir. Su ne kadar sertse, asitliği de o kadar az, yani alkalidir. Yumuşak suların içimi daha kolay ve iyidir. Fakat mineraller bakımından fakirdir. Genel olarak Türkiye'de kullanılan içme sularının sertlik derecesi azdır.  Avrupa Birliği içme suyu için sertlik derecesini 15 (FS), Dünya Sağlık Örgütü ise 10 (FS) olarak tavsiye etmektedir.
Antioksidan özellikli alkali iyonize suyunuzu, bir çubukla gittiğiniz her yerde ve her zaman kolaylıkla hazırlayabileceğiniz teknolojiye sahip olduğumuzu bilmek rahatlatıcı. Musluk suyu, ters osmoz suyu, şişe suları, damacana suları içilebilir her tipteki suyu antioksidan alkali iyonize su haline dönüştüren bu alkali çubuk sayesinde artık uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmek, hastalıklardan uzak olmak hiç de zor değil.

Alkali suyun vücut için çok etkili bir antioksidan olmasının yanı sıra, cilt ve saç için kullanıldığında da çok etkili sonuçlar vermektedir. Alkali suyun bitkiler üzerinde kullanımının, bitkilerin gelişimini hızlandırdığı kanıtlanmıştır.

Alkali suyun, alerjileri iyileştirdiği, kalbi güçlendirdiği, böbrekleri çalıştırdığı, vücuttaki toksinlerin atılmasına yardımcı olduğu ve alerjilere karşı dayanıklılığı arttırdığı gözlenmiştir. Alkali su, böbreklerin çalışma kapasitesini arttırarak, böbrek taşlarını önler. Hücre yenilenmesine yardımcı olarak, yaşlanmayı yavaşlatır ve vücut direncini arttırır.
Kolestrol, yüksek kan basıncı (tansiyon) ve damar sertliği tedavisinde de alkali su etkin bir tedavi aracıdır.Her gün düzenli olarak kullanılan alkali su, kan basıncının yavaş yavaş dengelenmesini sağlar.Yapılan klinik çalışmalar, alkali su kullanan hastalarda, kandaki şeker oranının düştüğünü göstermiştir.

Alkali su, mineral zenginliği ve yağ çözücü etkisi ile obezitede de önemli bir silahtır.
Vücutta meydana gelen her türlü oluşumun zincirleme bir reaksiyon olduğu unutulmamalıdır. Kandaki kolestrolün en önemli sebeplerinden birisi, asidik beslenme alışkanlığı  ya da  çeşitli sebeplerden dolayı kanın asiditeye doğru kaymış  pH seviyesidir. PH değeri düşük bir kan, damarlara zarar vererek aşındırmaya başlar ve vücudumuz da kendini savunmak için asidi tutabileceği en etkin yol olan yağ(kolestrol) üretimine geçerek asidi etkisiz hale getirmeye çalışır. Eğer vücut  yeterli yağı üretemezse, bu sefer de kalp ve kaslardan magnezyum çekerek damarları korumaya girişir.  Magnezyum da yeterli gelmezse kemiklerden ve dişlerden kalsiyum çekmeye başlar. Bu savunma yöntemi, kalsiyum ve magnezyumun , elastikiyete sahip olmamasından  dolayı damar sertliğine yol açar. Şimdi en başa dönersek, eğer kanın pH seviyesini dengede tutabilirsek, sağlıklı bir sisteme sahip olabilirsek, vücudumuz da kendini  savunmak için yağ üretip depolamaktan vazgeçer, ya da mineralleri emerek kas ve kemik dokularının zayıflamasına neden olmaktan vazgeçer. Bu nedenle alkali su içerek vücuttaki asidi azaltmak, sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sürmenin en temel anahtarıdır. Alkali su içmeye başlayarak nasıl sağlık ve enerji kazanacağınızı görmek için optisu.net sitesini ziyaret ederek, hemen yaşam kalitenizi yükseltebilirsiniz.

Kullandığımız içme sularının üzerinde yazan Ph değerlerini mutlaka okumamız ve yüksek Ph'lı suları tercih etmemiz çok önemlidir. Ayrıca suya damlatılan PH arttırıcılar kullanılabilir. 1.5 litre suya bir tatlı kaşığı karbonat, ekleyerek de, içtiğimiz suyun ph değerini bir nebze arttırabiliriz.
Alkali beslenmenin ikinci adımı, yüksek, orta ve hafif alkali gıdalara ağırlık vererek, yüksek, orta, ve hafif asidik gıdaların daha az tüketildiği bir beslenme disiplinini benimsemektir.



Yüksek alkali yiyecekler: Salatalık, Buğday çimi, Karahindiba, Ispanak, Maydanoz, Brokoli, Siyah turp, Kırmızı biber, Soya filizi, Kırmızı turp, Pazı,  Zencefil,  Zerdeçal, Çörek otu, Isırgan otu, Nane, Kekik.

Orta düzeyde alkali yiyecekler: Kereviz, Marul, Pancar, Sarımsak, Havuç, Domates, Roka, Maydanoz, Kuru soğan, Taze yeşil fasulye, Beyaz lahana, Kara lahana, Kuzu kulağı, Limon, Avakado, Ham muz, Ekşi kiraz, Greyfurt, Hindistan cevizi, Badem, Kimyon, Ay çekirdeği, Kabak çekirdeği, Susam, Keten tohumu, Zeytinyağ, Kuru fasulye, Soya filizi.

Hafif alkali yiyecekler: Enginar, Karnabahar, Taze bezelye, Brüksel lahanası, kabak, Kuşkonmaz, Patates, Pırasa, Şalgam, Patlıcan, Fesleğen, Kişniş, Taze soğan, Bakla, Mantar, Bamya, Bal kabağı, Kara buğday, Bulgur, Mercimek, Keçi sütü, Karpuz, Kavun, Nektarin, Hurma, Ahududu, Böğürtlen, Erik, Çilek,Yaban mersini, Kuş üzümü.

Yüksek asidik yiyecekler:  Türk kahvesi, Diğer kahveler, Siyah çay, Kakao, Bal, Reçel, Tatlılar, Hardal, Soya sosu, Sirke, Maya, Dana eti, Tavuk eti, Hindi eti, Yumurta, Kuzu eti, Kabuklu deniz hayvanları, Peynir, Sakatatlar, İnek sütü, Yapay tatlandırıcı, Rafine şeker, Sucuk, Maden suyu, Çikolata, Dondurma.

Orta düzeyde asidik yiyecekler: Buğday, Kepek ekmeği, Çavdar ekmeği, Beyaz ekmek, Yulaf, Tereyağ, Doğal meyve suları, Balık, Ayva, Nar, Armut, Üzüm, Elma, Kayısı, Muz, Ananas, Kuşburnu, Kuru meyveler, Kızılcık, Ceviz, Kaju, Antep fıstığı, Yer fıstığı.

Hafif asidik yiyecekler: Nohut, Barbunya, Soya fasulyesi, Pirinç, Soya sütü, Tatlı su balığı, Kestane, Fındık, Ay çiçek yağı, Bitki çaylar, Mandalina, Olgun üzüm, Mango, Papaya, Şeftali,İncir, Kivi.